Salı, Mart 06, 2012

NOTRE DAME RÃœZGARI


 
Antalya’dan geçen hafta bir Notre Dame rüzgarı esti. Müzikalitesi yüksek bir rüzgar. 4 temsil ardarda, 800 kiÅŸilik HaÅŸim Ä°ÅŸcan salonunda yer bulup eseri seyredebilmek için 3 kiÅŸi gelenlerin bile parça parça oturduÄŸu oldu. Neden bu kadar raÄŸbet gördü? Adı mı? Gidelim ÅŸu kamburu görelim mi? Baleye gidelim kültürlü, sosyetik desinler mi? Müzikteki güzelliÄŸin balenin estetiÄŸi ile buluÅŸtuÄŸu anı canlı olarak yakalamak, ortamı koklamak, hissetmek mi?
İzleyicilerin çoğu verilen emekleri ve görsel ve işitsel zenginliği deriin bir nefesle içinde hissetti. Bir kısmı, amaan taşra opera-balesi işte ne olacak bu kadar işte bakış açısıyla seyretti. Bir kısmının ise kültürel bir yapı içinde varolmak olduğu için amacı, kendini orada gösterdi. O da ona yetti zaten.

Hangi amaçla giderseniz gidin oradaki duygu yoÄŸunluÄŸunu hissetmemeniz zor gibi geliyor bana. Belki de eserin ortaya çıkışını o kadar adım adım yaşıyorum ki o yüzden böylesine önem veriyorum ortaya çıkan eserlere. Hatta belki sizden fazla kızıyorum olmaması gereken aksaklıklara. Çünkü o hatayı yapan kiÅŸi her ne kadar isteyerek yapmamış olsa da yapmaya hakkı yok. Orada onunla aynı sahneyi paylaÅŸan arkadaÅŸlarına ve orkestraya büyük haksızlık oluyor. Zaman zaman onların dikkatsizliÄŸi tüm esere maledilebiliyor. Eh bir açıdan hak vermek gerek. Ben paramı ödedim geldim, haydi sıra sizde. Siz de benim gözümü, kulağımı ve ruhumu mutlu edin der izleyici. Tabii her iÅŸyerinde olduÄŸu gibi iÅŸini büyük bir ciddiyetle yürüterek provaların ötesinde çalışanlar olduÄŸu gibi, konuya o ÅŸekilde bakmayanlar da olabiliyor. CiddiyetsizliÄŸin ise sahnede çok ciddi bir cezası var onları bekleyen. Bunu neden düşünmezler ki.. Seyirci o sahnenin sonunda alkışlamazsa ne olacak? Onu damı umursamazsınız! Peki ya sizin hatanız yüzünden diÄŸer arkadaÅŸlarınız da alkışsız kalırsa? Onun vicdani sorumluluÄŸu yok mu? Eminim vardır ve bir noktada telafi edilecektir. Ben hiçbir sanatçının bu derece vicdansız olabileceÄŸine inanmak istemiyorum. Ãœlkemizde sanatçı olarak ayakta durmanın bazı zorluklarını da gözönüne alırsak bu ÅŸekilde düşünmemiz gerek diyorum…

Eserin doÄŸumunu izliyorum dedim. Aylar öncesinden bizim evimizde bir tempo baÅŸlar. Önce eserin konusu hakkında sohbetimiz, ardından varsa daha önce yapılmış örneklerini bulma ve izleme… tabii bu arada sana ne oluyor ki diyebilirsiniz. Sanatsız bir hayat düşünemediÄŸim için biraz maydanoz oluyorum diyelim. Evet örnekleri bulduk izledik. Sonra notasının derlenip toparlanması karın aÄŸrısı bir dönemdir. Her zaman mı sancılı olur bu iÅŸ? Bir nota da düzgün gelsin, sorunsuz olsun bıyıklarımı kesicem vallahi. Neyse sonra orkestra ve koro ya da balenin ayrı ayrı çalışma süreci baÅŸlar. Åžefler tempoları ayarlamak ve koordinasyonu ÅŸaÄŸlamak için her ikisine de katılır. Tabii bir yöntem olarak, “ben orkestramı yönetip geçerim, gerisine de karışmam.” denebilir. Ama o zaman da Antalya’da 800 kiÅŸilik konferans salonundan bozma salon zor doldurulur. Verilen emek hiçbir zaman karşılıksız kalmayacaktır. Sonra birlikte yapılan provalar ve prömiyer günü adrenalin tüm kadroda doruk noktadadır. Ama onca kiÅŸinin, onca seyircinin ve daha da ötesi saygı duyduÄŸun sanatının sorumluluÄŸu ile sahneye alkışlarla adımını atar Åžef ( ah bir de ÅŸu çukurun dizaynı düzgün olsa da orkestra biraz daha yukarıda oturbilse, seyirciler bir nebze de olsa orkestrayı görebilse çok iyi olacak ama…ah…) 
ve perde…

NOTRE DAME’IN KAMBURU ve NOTRE DAME
Victor Hugo'nun Notre Dame Katedrali'nden yola çıkarak kaleme aldığı dünyaca ünlü eseri 'Notre Dame'ın Kamburu' Antalya Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelendi. Biraz araÅŸtırınca bakın neler öğrendim. 

Eserin koreografi ve librettosu ArmaÄŸan Davran ile Volkan Ersoy’a ait. Genç ve titiz ikili, aynı zamanda prömiyeri ayakta izleyecek kadar heyecan dolulardı.
Müzikaliteyi yüksek tutan ise Antalya Devlet Opera ve Bale Orkestrası. Onlara ve Orkestra Åžefi Hakan Kalkan'a kocaman teÅŸekkür.  

Biz Antalya’da salonu doldurduk diye seviniyoruz ama Ankara’da eserin biletleri saat 9:00da satışa sunulmuÅŸ ve 9:30da bitmiÅŸ. Ankara iÅŸte… Ama Antalya’yı da es geçemem. Neredeyse tüm eserler kapalı giÅŸe oynayacak… Eserin dekoru ile olduÄŸu kadar beklenmedik sürpriz finali ile de izleyicinin nefesini kesiyordu. Biz hatunlar biraz sulugözlü olabiliyoruz. Quasimodo’yu gözlerimiz dolu dolu izledik. Prömiyer gecesi salonda boÅŸ yer yoktu. Sonraki 3 temsil de Prömiyeri aratmadı.

Eserde Frollo adlı bir papaz katedralin önünde bulduÄŸu çirkin bebeÄŸe,  olduÄŸundan ona Fransızca'da "eksik-tamamlanmamış" anlamına gelen Quasimodo ismini verir. Yaşı ilerledikçe Quasimodo katedralde zangoçluk görevini alır. Bir süre sonra zilin sesi nedeniyle sağır olur.

Günün birinde Esmeralda adında bir kızla tanışır. Esmeralda genç ve güzel bir kızdır. Bu kız küçükken çingeneler tarafından ailesinden kaçırılmış ve yerine sakat bir çocuk olan Quasimodo bırakılmıştır. Quasimodo'nun ona aşık olmasıyla olaylar karışır. Çünkü Papaz Claude Frollo da Esmeralda'ya aşıktır. Esmeralda, özgür ruhlu ve çapkın bir şair olan Gringoire ile hayatını kurtarmak için evlenir.

Esmeralda'nın kalbini ise soylu ve zengin bir ailenin kızıyla nişanlı olmasına rağmen çapkın ama yakışıklı bir subay olan Phoebus çalmıştır. Frollo kıskançlığı ve karşılıksız aşkı yüzünden duyduğu kini sonucu Esmeralda ve Phoenus'un buluştuğu bir gece Esmeralda'nın bıçağıyla onu yaralar ve suç Esmeralda'nın üzerine kalır. Başta Phoebus olmak üzere herkes onun büyücü olduğunu ve parada gözü olduğundan bunu yaptığını düşünür. Esmeralda her ne kadar suçsuz olduğunu söylese de insanlar bir çingeneye inanmaktansa bir rahip ve subaya inanmayı tercih ederler.

Çingene dostları ve Quasimodo tarafından hapsedildiği zindandan kaçan Esmeralda, Phoebus komutanlığındaki askerlerin çingenelerin sokağını basması ve abisi gibi gördüğü ama ona aşık olan çingene kralı Clopin'in öldürülmesi üzerine tekrar ortaya çıkmış olur ve asılır. Her şeyi Frollo'nun kurduğunu anlayan Quasimodo ise Esmeralda'nın asılması üzerine Frollo'yu kilisenin kulesinin tepesinden aşağı doğru itekleyerek öldürür.

ArmaÄŸan Bey ve Volkan Bey, eserin sonuna farklı bir yorum getirmiÅŸler. Birbirini seven Phobeus ile Esmeralda’nın saraydaki talihsiz karşılaÅŸmalarının ardından buluÅŸtukları gece, kıskançlıktan deliye dönen papaz Frollo Phobeus’u öldürür. Ancak bıçak elinde yakalanan Esmeralda, bir çingene olduÄŸu için herkes papazı dinler ve Esmeralda idam edilir. Bu acıya dayanamayan Quasimodo’nun kendisini çanın ipine asması ile eseri son bulur.

Gelecek sezonda kaçıranlara içtenlikle tavsiye ederim. Hatta keşke bir de Notre Dame'a gidip o çan kulesine bir çıksanız, eseri izlerken sanki o günleri yaşamış gibi hiseedebiliyorsunuz...

Hiç yorum yok: