Geçen hafta 3 günlüğüne Ankara'ya gittik. Ne zamandır özleşmiştik oraları artık sayıkama halini almıştı durum. 3 günün iki günü çıkamadık kalenin sokaklarından ve Pirinç Han'dan.
Kahvelerimizi yudumladık Cem Karaca'nın albümlerini dinleyerek, yüzükler aldık gelenek olduğu üzere...
Kedileri sevdik.
O eskici dükkanlarının kendine has koku ve ruhu olan mobilyalarının üstünde sereserpe uzanmış,
Ben buranın ev sahibiyim dercesine...
Tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmamız gerektiği üzerine satıcılarımızın her biri ile sohbet ederek ve kaleyi uzun yıllardır yaşayan biz, zamanında oralarda gerçekten yaşamış, arkadaşları ile gençkızlığında sokaklarında sohbet etmiş annemiz ve tüm bu yaşanmışlığın arasında inanılmaz mutlu olan sevgili Piti ile birlikte yüzümüz dopdolu gülümseme ile ayrıldık.
Tekrar buluşmak üzere dostlar, kaleye iyi bakın:)