Perşembe, Haziran 28, 2012

CARMEN

Alttaki 2 kayıtta verdiğim 2 perdelik Carmen Opera

Carmen sub Español 

Orquesta y coros metropolitan opera

Metropolitan Opera farkı ile izleyin..

kısaca
ŞAHANE ...

Carmen: Elina Garanca : Carmen işte böyle olunur diyor...


Carmen sub Español 2/2

Carmen sub Español 1/2

Bizet - Carmen (von Karajan).

Bizet - Carmen (von Karajan)



Carmen Operayı da ANTDOB tarafından sahneye konmuş olan Bale versiyonunu da çok seviyorum. Defalarca defalarca izleyebilir, dinleyebilirim...

İzlerseniz, Karajan yönetimindeki orkestranın müziği ile çok keyifli ...
Gerçi Carmen'in sesinin güzelliğinin yanında kişiliğinin getirdiği seksapelite ve fettanlık biraz eksik kalmış ama olsun yine de izlemeye değer bir temsil.

Pazartesi, Haziran 25, 2012

Ankara Kalesi ve Pirinç Han

 
Geçen hafta 3 günlüğüne Ankara'ya gittik. Ne zamandır özleşmiştik oraları artık sayıkama halini almıştı durum. 3 günün iki günü çıkamadık kalenin sokaklarından ve Pirinç Han'dan.


Kahvelerimizi yudumladık Cem Karaca'nın albümlerini dinleyerek, yüzükler aldık gelenek olduğu üzere... 
Kedileri sevdik. 
O eskici dükkanlarının kendine has koku ve ruhu olan mobilyalarının üstünde sereserpe uzanmış,
Ben buranın ev sahibiyim dercesine...
 


Tarihimize ve kültürümüze sahip çıkmamız gerektiği üzerine satıcılarımızın her biri ile sohbet ederek ve kaleyi uzun yıllardır yaşayan biz, zamanında oralarda gerçekten yaşamış, arkadaşları ile gençkızlığında sokaklarında sohbet etmiş annemiz ve tüm bu yaşanmışlığın arasında inanılmaz mutlu olan sevgili Piti ile birlikte yüzümüz dopdolu gülümseme ile ayrıldık.


Tekrar buluşmak üzere dostlar, kaleye iyi bakın:)


Üreten Çocuk mu, Tüketen Çocuk mu?

Kaç çocuk yaz tatilinde çalışarak ailesine destek olmak ve boş boş evde oturmak yerine birşeyler öğrenmek, birşeyler üretmek istiyor?

Çevrenizde bu taleple karnesini almış çocuk varsa onu hayata ve kendine karşı duyduğu bu sorumluluk duygusu nedeniyle tebrik etmenizi rica ediyorum. Tüketici bir toplum olduk, çocuklarımız ise sadece almayı ve istemeyi bilir oldular. Eskiden iyi durumdaki memur aileleri aman efendim bilmemkimlerin çocuğu neden o yaşta çalışıyor derlerdi. Çalışabilmek zordu. Benim başıma bile gelmişti. Lise çağlarımda çalışmak istediğimde yapabileceğim işler de kısıtlı olduğu için ebeveynlerim değil ama bazı yakın akrabalarımız itiraz etmişlerdi. Annemler de hemen hazırlarmış ki suya düşmüştü çalışma isteğim. Halbuki hayatı daha o noktada tanımaya başlasaydım, üniversite bitip de uzman olduğum alanda çalışırken sadece kendi işime konsantre olur insanları tanımak için debelenmezdim... Hoş insanları tanıyabilmek de ayrı bir meziyet ya o konuya şimdi girmeyeyim konuyu dağıtmayayım.

Şimdi etrafıma bakıyorum genelde yaz aylarında veliler çocuklarına yaz okulları araştırıyorlar. Birsürü paralar veriliyor, çocuklar sersefil o yaz okulu denen karmaşada telef oluyorlar. Ama çocuğum çalışmak istiyor ya da biz onun kısa bir süre de olsa çalışmasını, hayatı tanımasını istiyoruz dediğimizde tuhaf karşılanıyor. Bu da insanı çelişkiye düşürüyor. Ah yine geldik takıldık toplum ile benliğimiz arasındaki balans konusuna. İstiyoruz ki çocuğumuz hayatı tanıyarak büyüsün. Ama bir yandan da kış aylarının yoğun temposundan sonra dinlensin. Öte yandan çevremiz de aman dinlensin çocuk derken, çalışsın tabi yaa diyenler de olmuyor değil ... tam biz ne yapsak derkeeeen, bir bakıyoruz ki bizim küçük hanım tatil moduna girip gevşeyivermiş...

Ne dersiniz??
 
Rus tarihsel operaları arasında en iyilerden biridir Prens İgor. Bugün konserlerde ayrı bir parça olarak da çalınan ve Borodin’in en tanınan eseri olan ‘Poloveç Dansları’ bu opera içinde yer alır. Maalesef Prens İgor'un Borodin tarafından bestelenmesi yarım kalmış ve bestecinin ölümünden sonra Rimsky-Korsakov ile Alexander Glazunov tarafından tamamlanmıştır.

Aynı zamanda kimyacı olan Borodin'in, ilginç bir yaşam öyküsü var.1833’de St.Petersburg’da Luka Semyonovich Gedeanishvili adında bir Gürcü prensin gayrimeşru oğlu olarak doğmuş. Babası onu kendi yerine, serflerinden Porfiry Borodin’in evladı olarak kaydettirmiş. Piyano derslerini de kapsayan iyi bir eğitim almış. Erken yaşta hem bilim hem de müzikte yetenek göstermiş. Daha sonraları her iki alanda yoğun bir yaşam sürdürmüş ve 54 yaşında katılığı bir balo sırasında ani bir kalp krizi sonucu yaşama veda etmiş.

“Prens İgor” Operası; aşk, kıskançlık, savaş, haksızlık ve vefasızlığın muhteşem armonisi olarak değerlendirilmiş müzik çevrelerince. Aleksandr Porfiriy Borodin’in doyumsuz müziği eşliğinde: Poloveç hükümdarı Konçak Han’a esir düşen Prens İgor’un başından geçenler izlenir. Özellikle, tutsak prens onuruna verilen şölende sergilenen Poloveç ve Peçenek dansları büyüleyicidir.


Prens İgor, Türkiye de ilk kez 31 Mart 1993 tarihinde Ankara’da sahnelenmiş. Bir Rus Klasiği olan "Prens İgor" Operası, 2003 yılında İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nce de sahnelenmiş.


En sağlıklı bilgiyi aldığım kaynak:

http://begonvilliev.blogspot.com/2009/05/en-sevdiklerimden-prens-igor-alexander.html

Bol müzikli günler...

Borodin: Prince Igor Polovtsian dances (Kochanovsky)

Deriner Dam(Artvin, Turkey) - Build it Bigger