Cuma, Ocak 20, 2012

Yarıyıl tatili için bir küçük mesaj

Tüm çocukların 1.yarıyıl karnelerini kutluyorum. Karnenin iyi veya kötü olması gelecek için önemli evet ama  bugün gülen hiçbir yüz solmasın. İyisiyle kötüsüyle onlar bizim çocuklarımız, bizim öğretilerimizle yetiştirdiğimiz çocuklarımız, canlarımız. Biz ebeveynler ne verirsek çocuklarımızdan da onu alıyoruz, her ne kadar kabul   etsek teee etmesek te....

Eh tatlı Pitimi de tebrik etmeden veda etmeyim. Canım kızım, başarıların dalga dalga artarak sürsün inşallah. Şans da başarıların kadar yanıbaşında olsun.

Seni çok seviyorum.

Salı, Ocak 17, 2012

Sizinle bir link paylaşmak istiyorum,
soluklanmak istediğinizde izleyin süper....

3 Boyutlu Reklam

Bayılacaksınız... :)

Çarşamba, Ocak 11, 2012

Ergenlik mi, Gergenlik mi?

Selam,


Bugün biraz 12 yaşındaki (12,5 diyelim) kızımla olan ilişkimden, biraz ergenlikten bahsetmek istiyorum. Son zamanlarda artmakta olan duygu değişimlerini yaş itibariyle normal karşılıyoruz. Biz de zamanında benzer şeyler yaşadık. Ancak Piti, çok güçlü bir egosu olan ve enerjisi yüksek bir çocuk. Yakın çevremizin "Piti'ye mümkünse artık 35 yaşına kadar kitap okutmayın. yeterince okumuş:)" şeklinde şakalar yaptığı bir kitap kurdu. Dün bana basından izlediği ölçüde Dink olayına kafa yorduğunu ve birçok kişi aynı şekilde öldürülürken neden bu konunun bu kadar tepki yarattığını soracak ölçüde dimağı açık.... Ancak egosunun yüksekliği zaman zaman onu bu kadar bilgili ve yaşına göre olgun olmasına rağmen zor duruma sokabiliyor. Kısacası saçmalıyor bazen. Anne ve baba olarak o anki durumuna üzülsek de yaşanması gereken şeyleri yaşıyor diyoruz: "GERGENLİK" Değiştirdik ergenliğin adını. Buna birçok anne-baba da katılacaktır. Bir bakıyorsunuz fırtınalar kopuyor, bir bakıyorsunuz bir prenses... Gergenlik işte. Genç kızlara ve ergenliğe hitaben yazılmış yazıları okurken bir yazıya denk geldim. Bazı noktalarını sizlerle paylaşmak istedim. Eh nereden ne öğrensek kâr :))


Derler ki, olumsuzlukları kolayca atlatabilmenin ve hayatına biraz daha neşe ve mutluluk katmanın kolay yolları varmış. Saçını değiştirmek, yeni elbiseler ve makyaj malzemeleri almak. (Bakımlı olduğunda zamanlarda Kendinizi daha Mutlu ve neşeli hissedersiniz.) Spor yapmak hem zihne hem bedene iyi gelir. (Spor yapın, kendinizi hem güçlü hem de sağlıklı hissedin. Unutmayın ne kadar sağlıklı olursanız o kadar iyi hissedersiniz.) Çevrenizdekilere yardım edin ve hayır işleri yapın. Evde oturup da kös kös bunalım takılacağınıza dışarıda sizlerden daha kötü halde olanlara bakın ve iyimser olun. Onlara yardım ederek hem siz huzur bulacaksınız hem de çevrenizdekilere yardım etmenin mutluluğunu yaşayacaksınız. Kara gözlüklerinizi atın artık. Hayata pembe gözlüklerle bakıldığında her şey ne kadar da güzel görünüyor değil mi? Bu bir deyim olsa da gerçek payı çok. Hayata güneş gözlüğünün kara camlarının arkasından bakmak dahi kendinizi kötü hissettirebilir. O nedenle en azından bir süre şu kara gözlükleri takmayın, hayata doğal renkleriyle bakın.

Bir de çok sevdiğim bir arkadaşımın satırlarını aynen nakletmek istiyorum. Bu satırlar da benim kendimi kötü hissettiğim bir zamanda yazılmıştı:

"Bunun seninle alakalı olmadığını sen de biliyorsun.
Bu tamamen yaradılış ve başkalarından farklı yaradılış ile alakalı. Evren , yıldızlar , enerji ……….
Bence şu anin olumsuzluklarının yanında olumlu bir şeylere odaklan.
Ne bileyim mesela kızlardan bir sıcak ot suyu iste ve onun buharının yüzüne degisindeki o sıcaklığı hisset. Saf, temiz, doğanın gücü, ferahlık…..
Ve emin ol. Seni seven o kadar çok insan var ki. Bırak bir kaç tane de nazar boncuğu çıksın arada.
Ne demiş ünlü biri “ seni sevmeyen ölsün….





Tüm anneler ve kızları ve de annelerle gergen kızları arasında telef olan babalar,
Sevgiyle kalın, mutlu olun...

Salı, Ocak 10, 2012

Yeni Yıl Mesajı

Hoşgeldin 2012...

Yeni yıl yeni yıl dedik, yılbaşı heyecanı yaşadık. Ağaçlar, ışıklar kuruldu. Hediyeler alındı. Heyecan yapıldı bol bol. Bizim evi çocuklar ışıklı ev diye gösteriyorlarmış. Ne hoş oldu, güzel oldu... Dostlarla birarada güzel masa sohbetleri, leziz yemekler, saat gece yarısını vurduğunda bahçede patlatılan şampanya, hatta ardından patlatılan maytaplar...

Yılbaşı bizim neslin çocukluğunda daha farklıydı. Şimdiki kadar yoğun bir otel kültürü yoktu. Tüm aile bir evde toplanır, yenilir-içilir, tombala oynanır, at yarışı oynanır, danslar edilirdi. Saat gece yarısını vurduğunda her evde bir heyecan, herkes o zamanın tek kanalı TRT'nin başında dört gözle Nesrin Topkapı'nın hepi topu 5 dakika süren dansını beklerdi. Ardından Zeki Müren, Ajda Pekkan, Sezen Aksu vs vs... Bunların tümü olurken herkesin kalbi bir pıt daha hızlı atar, yeni yıl daha bir umutla karşılanırdı. Yürekler daha büyüktü sanki o yıllarda... 

Geçenlerde buna benzer bir olay daha yaşadık. Çocukken o heyecanla bekleyip sadece 1, enfazla 2 bölüm seyredebildiğimiz Pembe Panter'in tüm bölümlerinin olduğu DVD'yi yine çocuk ruhunu kaybetmemiş olan çok sevdiğimiz bir arkadaşımızdan (Antalyanın muhtarı derim ben kendisine:) ) aldık. Eve geldik bir heves açtık. Başladık seyretmeye... 1 bölüm, 2 bölüm, 3 bölüm... derken içimiz bayılmaya başladı. Ve dayanamayıp kalktık televizyonun başından. Herşeyin dozunda olması çok önemli... İnsanların yeni yıl ruhunu kaybetmelerindeki sebep te bu işte. Herşey var, fazla var, doyumsuzluk ise çığ gibi büyüyor.
Biz yine de o ruhu kaybetmemek adına, danslarımızla, tombalamızla yeni yılı karşıladık. Bize neşe katan arkadaşlarımıza çok içten teşekkürlerimle.

Hepinizin yeni yılını kutluyorum, ruhunuzun bir köşesindeki çocuk bırakın bir ömür size eşlik etsin. Şirketimizin Yeni Yıl Kutlamasında da yazdığım gibi,


2012 umutlarla gelsin
Sinerjimiz hiç kaybolmasın